Hatırlarmısınız ?

Güncel (İHA) - İhlas Haber Ajansı | 30.09.2004 - 09:18, Güncelleme: 30.09.2004 - 09:18 2978+ kez okundu.
 

Hatırlarmısınız ?

Hatırlar mısınız? Kısır çekişmelerin döndüğü, dedikodunun had safhaya ulaştığı, her kafası bozulanın Kleopatra Kapısına aşkını yazdığı, her etkinlikte milyarlarca liralık havai fişeklerin atıldığı, fakültesinin parasızlık yüzünden açılamadığı, kiralık ev ve dükkanların ateş pahası olduğu, hayatın anlamsızlık kazandığı, akşam 6'dan sonra sokaklarda sadece, çete halinde gezen ve belki de kuduz köpekleriyle Tarsus. Sizleri biraz geriye götürmek istiyorum. Sorunlardan, umutsuzluktan, çaresizlikten ve stresten kurtulmak istediğinizi duyar gibiyim. Büyüklerimiz hep "neydi o eski günler" derlerdi de, biz küçükken anlamazdık. Şimdi de biz aynı cümleyi neredeyse her gün söylemeye başladık. Eskiden her şey ne kadar güzeldi. Mesela TRT vardı ve ondan başka kanal yoktu. Tüm aile karşısına geçer, "Perihan Abla" dizisini seyrederdik. Bir anlamda o dizi de herkes kendi hayatını bulurdu. Pazar günleri ailenin tüm bireyleri beraberce kahvaltısını yapar ve TRT'nin başına otururdu. Çünkü kovboy filmi başlardı saat 10:00 sıralarında. Film bittiği zaman çocukların hiç sevmediği klasik müzik başladığı anda kendimizi sokağa atardık. Saatlerce -İngiltere kralının halkı uyutmak için icat ettirdiği- topun peşinden koşardık. Y azları 7-8 aile beraber çadır kurardık susanoğlu sahillerine. O zamanlar her aile birbiriyle yardımlaşırdı. Hiç kimse menfaatini düşünmezdi. Sabaha kadar eğlenirdi aileler, kavga yoktu, gürültü yoktu. Ama artık insanlar, bırakın 7-8 aile gezmeye gitmeyi, insanlar kendi ailelerindekilere tahammül edemiyorlar. Velhasıl geldik lise yıllarına. O yıllarda disiplinin, 40 derece sıcakta ceket giymek olduğu öğretildi. Bizim dönemimizde başlattığımız, mezun olurken gömleklerimizi öğretmenlerimize imzalatma şimdi moda oldu. O gömlekler hala en güzel yerde saklanıyor. Üniversite yıllarında hepimiz ayrı ayrı şehirlere dağıldık. Artık umutsuzluğun ve işsizliğin hüküm sürdüğü, gençlerin "bir an önce üniversite sınavına girsem de başka bir şehirde yaşasam" diye düşündüğü zamana geldik. İl olsaydık böyle olmazdı seslerini duyar gibiyim. Galiba bu da bizim suçumuz. Bir parti genel başkanı yetiştiremedik ki. Süleyman Demirel doğduğu memleketteki üniversiteye o kadar değer verdi ki şimdilerde Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta insanının en önemli geçim kaynağı. Başka şehirlerde bir süre kalanlar bilirler. Tarsus'tan başka yerlere gittiğiniz zaman sokaklarda dolaşırsınız ama kimse sizi tanımaz, bırakın tanımayı selam bile vermez. Ama Tarsus'ta çıkın sokağa her 10 metrede bir selam verirsiniz. İşte küçük yerde yaşamanın bir avantajı da bu. Karar sizin!. Boğulacaksan büyük denizde boğul lafımı doğru yoksa "Memlektim" mi? 
Hatırlar mısınız?

Kısır çekişmelerin döndüğü, dedikodunun had safhaya ulaştığı, her kafası bozulanın Kleopatra Kapısına aşkını yazdığı, her etkinlikte milyarlarca liralık havai fişeklerin atıldığı, fakültesinin parasızlık yüzünden açılamadığı, kiralık ev ve dükkanların ateş pahası olduğu, hayatın anlamsızlık kazandığı, akşam 6'dan sonra sokaklarda sadece, çete halinde gezen ve belki de kuduz köpekleriyle Tarsus.

Sizleri biraz geriye götürmek istiyorum. Sorunlardan, umutsuzluktan, çaresizlikten ve stresten kurtulmak istediğinizi duyar gibiyim. Büyüklerimiz hep "neydi o eski günler" derlerdi de, biz küçükken anlamazdık.

Şimdi de biz aynı cümleyi neredeyse her gün söylemeye başladık. Eskiden her şey ne kadar güzeldi. Mesela TRT vardı ve ondan başka kanal yoktu. Tüm aile karşısına geçer, "Perihan Abla" dizisini seyrederdik.

Bir anlamda o dizi de herkes kendi hayatını bulurdu. Pazar günleri ailenin tüm bireyleri beraberce kahvaltısını yapar ve TRT'nin başına otururdu. Çünkü kovboy filmi başlardı saat 10:00 sıralarında.

Film bittiği zaman çocukların hiç sevmediği klasik müzik başladığı anda kendimizi sokağa atardık. Saatlerce -İngiltere kralının halkı uyutmak için icat ettirdiği- topun peşinden koşardık. Y

azları 7-8 aile beraber çadır kurardık susanoğlu sahillerine. O zamanlar her aile birbiriyle yardımlaşırdı. Hiç kimse menfaatini düşünmezdi. Sabaha kadar eğlenirdi aileler, kavga yoktu, gürültü yoktu.

Ama artık insanlar, bırakın 7-8 aile gezmeye gitmeyi, insanlar kendi ailelerindekilere tahammül edemiyorlar.

Velhasıl geldik lise yıllarına. O yıllarda disiplinin, 40 derece sıcakta ceket giymek olduğu öğretildi.

Bizim dönemimizde başlattığımız, mezun olurken gömleklerimizi öğretmenlerimize imzalatma şimdi moda oldu. O gömlekler hala en güzel yerde saklanıyor.

Üniversite yıllarında hepimiz ayrı ayrı şehirlere dağıldık. Artık umutsuzluğun ve işsizliğin hüküm sürdüğü, gençlerin "bir an önce üniversite sınavına girsem de başka bir şehirde yaşasam" diye düşündüğü zamana geldik.

İl olsaydık böyle olmazdı seslerini duyar gibiyim. Galiba bu da bizim suçumuz. Bir parti genel başkanı yetiştiremedik ki.

Süleyman Demirel doğduğu memleketteki üniversiteye o kadar değer verdi ki şimdilerde Süleyman Demirel Üniversitesi, Isparta insanının en önemli geçim kaynağı.

Başka şehirlerde bir süre kalanlar bilirler. Tarsus'tan başka yerlere gittiğiniz zaman sokaklarda dolaşırsınız ama kimse sizi tanımaz, bırakın tanımayı selam bile vermez.

Ama Tarsus'ta çıkın sokağa her 10 metrede bir selam verirsiniz.

İşte küçük yerde yaşamanın bir avantajı da bu. Karar sizin!.

Boğulacaksan büyük denizde boğul lafımı doğru yoksa "Memlektim" mi? 
Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve telgrafturk.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.